İnsanlar binlerce yıl boyunca hep 'akil'la uğraştılar. Aklı anlamak, aklın nasıl işlediğini bulmak, aklın üstünlüğünü sağlamak çok önemli oldu. Bu süreç zorunluydu, çünkü insanlık öyle kıldışı işler içinde yaşıyordu ki, aklı bulmak, aklın yoluna girmek bile yüzyıllar aldı.
Ortaçağ bağnazlığından 'aydınlanma dönemi'ne geçmek büyük mücadelelerle olmuştur.Bu arada 'duygular' fazla önemsenmedi. 'Duygular' insanın zayıf yanı sayıldı. Akıl erkeklere, duygu kadınlara yakıştırıldı. 'Duygulu olmak' şairlere, sanatçılara, annelere uygundu ama komutanlara, liderlere, iradeleri güçlü olması gerekenlere göre değildi.
'Duygular hep insanın zayıf yanının simgesi sayıldığı için 'duyguların gücü' hiçbir zaman bilinemedi. Ama bu bilgisizlik insanlara çok pahalıya mal olmuştur. Duyguları tanımamak, duyguları anlamamak, duyguları düzenleyebilmek, sonuçta da 'duyguları yönetememek' büyük hatalarla ödenen bir yanlış olagelmiştir. 'Duyguların yönetimi', insanoğlunun yaptığı en büyük keşiflerden birisi olmuştur. Yeni yeni keşfedildiği için de önemi sonraları daha iyi anlaşılacaktır.
Ama artık bilinmektedir ki, DUYGULARINI YÖNETEMEYEN İNSAN AKLINI DA YÖNETEMEMEKTEDİR. 'Aklın yönetimi' de sanıldığı gibi bir zekâ bölümünün parlak işleyişi değildir. 'Aklın yönetimi ', bütün zeka bölümlerinin birbiriyle uyumlu ve dengeli çalışmasıyla başarılır. Ama bütünüyle parlak bir zekânın sahibi bile eğer duygularını yönetmeyi başaramıyorsa hayatına sahip olamaz.
Bugün iş dünyası da, politik alan da, eğitim dünyası da, hayatın her aktif alanı da 'duygularını yöneten insan' sorunuyla karşı karşıyadır. Eğer 'duygularını yöneten insan'ı yetiştiremezsek hiçbir alanda başarılı olma şansımız olmayacaktır.
0 Yorumlar
Buraya gelerek zahmet ettin biraz ama memnun oldum şimdiden .